ACI BİBER

Puan cetvelindeki yerimize bakmadan inançlı bir şekilde aldık yerimiz Ali Sami Yen’in sarı demeyen eski açığında. Biz avazımız çıktığı kadar ‘siyah’ diyorduk ki beyaz’a sıra gelmeden Beşiktaş’ımızın golü geldi; daha hakemin santrada üflediği düdüğün nohut tanesi titreşimini tamamlamamıştı ama biz 1-0 öndeydik. Avansla başladığımız oyun kısa süre sonra tekrar dengeye döndü. Delirmek, çıldırmak sonrasında da Sami Yen’i başlarına yıkmak arzumuzu dile getirirken ilk goldekinin aksi tarafından kullanılan korner bir kez daha öne geçmemizi sağladı. Oynamadan devreyi önde kapatınca ikinci yarıda Sergen’in gireceği tahminleri herkese pembe pembe hayaller kurdurmaya başlamıştı.

Hiç de hayallerimizdeki gibi bir ikinci yarı olmadı. Beşiktaş çok kötü başladı ve neredeyse aynı dakika içinde peş peşe yediği iki golle bir anda geriye düştü. İşte film de burada koptu. Vakti zamanında uğruna on milyon dolar harcanan ve oynadığı yıllarda bir gram hayrı dokunmayan Ayhan Akman adlı sahsiyet yediğimiz üçüncü golde bize dönerek hareket çekince herkesin gözü döndü. Bir kaşık suda boğmak için yakasına yapışmak fantezisiyle öne doğru yüklenen güruhun dönen gözleri o anda yaşlarla doldu. Ayhan’a ulaşamamanın üzüntüsü değil polisin sebebsiz yere sıktığı biber gazıydı gözleri yaşartan. Gerisi kopuk bir filmin makarada aynı turu dönmesiydi. Yaklaşık bir on dakika sonra kendine gelenler yaşlı ve boş bakan gözlerle seyretti sahadaki çaresiz çırpınışı. Yine de karşı takım tribünlerinden hem bize hem sahaya atılan yerli yabancı maddeler kaçamadı o gözlerden. Merakımız at gözlükleriyle bakanlarınkinden kaçıp kaçmadığı.

Sonuçta yenildik. Bu cümleyi bu sene çok telafuz ettik, daha da ederiz gibi gözüküyor. Yenilmek elbette dünyanın sonu değil, ‘bu sene gitti seneye artık’ demek de zor değil. Gel gelelim Beşiktaş’ın artık tadı kaçtı; biber tadı vermeye başladı.


Galatasaray : 3
BEŞİKTAŞ J.K. : 2

Badem