PATLAK SEZON

Fener mağlubiyeti… Bir süredir pek de alışık olmadığımız bir durum. Herkes o maça kilitlenmişken, moral çöküntüsünün büyüklüğünü anlatacak kelimeler cenaze evindeki teselliler gibi.

Hatta avuntu bile değil. Lig nerdeyse bitmiş gibi orada, koca sezon, bütün emekler. İnönü'de olmamalıydı en azından, ama oldu ve takım bizim takımımız diyerek, gerekirse protestomuzu da yerinde yapmak için toplandık bir gece Abbasağa'da. (maalesef o da gerekti sonunda) Herkes 20-25 hatta 15 ne varsa ortaya atıyor, son dakika süprizleri, otobüste ve boş kalan yerlerle birlikte eksik kalan para. Neyse Amigo Harun sağolsun, cebinden para koyan amigoya da pek alışık değiliz ama tamamlıyor üstünü kendi cebinden, ayıp oldu neyse. Henüz maç biletlerimiz bile kesin değil, oraya kadar gitmişken girilir bir şekilde diye düşünüyoruz, verilen sözler de var birkaç kişiden. Yoksa 30 YTL kimse kimseye vermez bu vakitte, hele Gökçek'e hiç verilmez. Parkta biraz futbol, biraz içki. Saat 3 gibi düşüyoruz yollara, kaç saat süreceğini kestiremeden. Her sollamada yalpalamayı ihmal etmeyen otobüs ve büyük kaptanla bu yol geçer mi derken mazot borusunun azizliğine uğruyoruz. Bütün yol çektiriyor bize meret. Yeniçağa diye bir yerde sanayiye girip bir şeyler uyduruyor kaptan, olduğu kadarıyla tam 9 saat (yazıyla dokuz) Ankara'dayız. Bilet derdi başlıyor işte. Ordan burdan alınanlar, telefon trafiği, yine eksik yine eksik. Sen içerde ben dışarıda oy mahpuslu mahpuslu misali otobüsün 3'te biri dışarıda, yanlarında da Harun. Ben kendimi zorla ve karambole içerde bulsam da sinirden içerde kırdığım koltuklardan her an dışarı alınabilirdim ya neyse. Tribün de boş zaten. Alen hayattan bezmiş çok fazla etki etmiyor tribüne. Takım gol atamıyor ve yine ufacık adamlardan kafa golü yiyor. Daha statta sinyallerini veriyoruz protestonun. Statta alkışla ve yuhla. Çıkışta ise havaalanına takım otobüsünden önce varmak herkesin kafasındaki. Tam zamanında kıstırıyoruz futbolcu kafilesini ve sesimizi, meşalemizi, pankartımızı patlatıyoruz herkese inat. O forma kutsaldır, sabote edenin… diye. Kıvanç Oktay zor kaçırıyor topçuları, iyi de yapıyor. Daha sonra Ankaralı arkadaşlarla yeniden stat çevresine gelip çorba-bol ekmek şeklinde klasik deplasman öğününü alarak Kore Parkı'na gidiyoruz zaman geçsin diye. Maksat sabah varalım İstanbul'a, gecenin bir vakti ortada kalmayalım beş kuruşsuz.

Hesaplar yine otobüsün mazot borusuna uymamış olacak, dönüşü hiç hatırlamıyorum, İstanbul sınırına girdiğimizde 7 saati geçirmiştik ve sabah trafiğine kalmamızla tam 2 saat içinde Bostancı'dan Beşiktaş'a varabildik. Uğurlu 9'u bulmuştuk yine anlaşılan. Güzel bir uykuyu hak etmiştik artık, hak etmeyenler çoktan mışıl mışıl yataklarında karılarının koynundayken… Bir gün gelip bir yolculuğumuza tanıklık edebilseler keşke, o zaman her şey düzelir belki…


Git Git Ankara'ya
Patlak Boruyla
Var Ankara'ya
Git hepsi g.t olsun
Kamil Koç bile
Tozunu yutsun...


Ankara Bld. : 2
BEŞİKTAŞ J.K. : 0

Apaci