KOZ KUPA

Ligin ikinci yarısına farklı Buca galibiyetiyle başlayınca tribünler kendinden geçip takımı Barcelona'yla kıyaslamaya, on yedide on yedi galibiyet hesabı yapmaya başlamıştı. Buna karşın aklı selim olanlar ölçü olarak bu maçı almayıp kupadaki Trabzon maçını bekliyordu. Sergen Yalçın da Buca maçındaki galibiyetin abartılmamasın ve Guti'nin o maçtaki performanısın o kadar da övülmemesi gerektiğini söylerken belki de haklıydı ama aylardır yaptığı yorumlardaki tavır bazılarının sabırlarını taşırmış olacak ki maç öncesi kendisine yönelik nahoş bir tezahüratla bir nevi uyarı gönderilmiş oldu. Ardından söylenen 'Beşiktaşlı olunmaz, Beşiktaşlı doğulur' ise bence hiç yakışmadı. Esprili bir şekilde gönderme yapılmasını tercih ederdim.

Maç öyle bir başladı ki Beşiktaş sanki lig değil eleme usulü bir kupa maçına çıkmış gibiydi. Trabzon sahasından top çıkarmakta güçlük çekerken, pozisyon üstüne pozisyon bulan takımın 2-0'ı yakalaması zor olmadı. Şenol Güneş'in ligi düşünerek tercih ettiği kadro ilk yarıda varlık gösteremeden soyunma odasına giderken tribünler Beşiktaş'ı alkış yağmuru altında soyunma odasına uğurluyordu.

İkinci yarının başında yenen gol ve hemen ardından direkte patlayan şut sonrasında "İşte benim bildiğim Beşiktaş" dedim yanımdaki arkadaşlara. Devre arasında rahat maç izlemeye alışık olmadığımızdan falan bahsederken ağzımızın payını almış olduk resmen. Sonrasında Trabzonluların gözleri sahada kulakları Manisa'daydı. Bu skor bile yetebilecekken olmadı ve geçen yılın kupa sahibi İnönü'den el salladı...

Beşiktaş lige de kupaya da güzel bir şekilde başladı ikinci yarı. Olimpiyat Stadı'nı on binlerin doldurması için organizasyonlar yapılıyor şimdi. Ben ihtimal vermiyorum ve yanılmak istiyorum bu defa. Ertuğrul Hoca başımızdayken Ümraniye'den konvoylar yapıp orada dımdızlak kalmıştı tribünde. Topu topu on beş bin kişi sesimizin rüzgara savuruluşuna engel olamadığımız gibi boynu bükük ayrılmıştık. Bu defa tersi olsun.

BADEM

BEŞİKTAŞ J.K. : 2
Trabzonspor : 1