TEPETAKLAK |
Tıpkı geçen sene gibi düşe kalka sezonun sonlarına yaklaştığımız haftada yine kendi evimizde bir Fener maçı. Köy içi her maç öncesi olduğundan farksız ve yine tıpkı geçen seneki maç öncesi endişe var hepimizde. Alkol su içilirken zaman da su gibi akıp geçiyor ve kurulan sofralara bahşişler bırakılarak kalkılıyor yavaş yavaş. Dillerde küfürlü besteler ağırlıkta, halbuki eskiden daha çok Beşiktaş ile ilgili nağmeler duyulurdu. Fener maçı öncesi olmasına yorarak ve aynı küfürlerin maç içinde tekrarlanmamasını umarak yürüyoruz Dolmabahçe’nin ağaçlı yolunda. Bu yolda bu heyecanlarla son yürüyüşlerimiz. Sezon sonu ile birlikte vurulacak darbeler sadece İnönü’nün duvarlarını değil anılarımızı da yıkıp geçmiş olacak. Bu sebeple kalan maçlarımızı en azından seyircisiz oynamamak için daha dikkatli olmalıydık. Kimse bu açıdan bakmadı herhalde. Nicelikten çok nitelik önemlidir her zaman, derbi maçlarda da fazla basılan biletler, davetiyeler ve davetsiz misafirler (beleşçiler) sebebiyle ana baba gününe dönen tribünlerde ahenk sağlanamıyor doğal olarak. Kendimizi toparlayıp siyahla beyazı yan yana getirene kadar topu ağlarımızda gördük zaten. Her şey hala geçen senenin bir tekrarı gibi dejavu şeklinde yaşanıyordu. Kabullenmek istemeyişimizi sahaya yansıtma gayretiyle çabalarken sahada bu istekle becerilerini ortaya döken bizimkiler yerine hep onlar oluyordu maalesef. Nostalji forma giymek, o ruha bürünmek anlamına gelmiyor maalesef. Tıpkı kapalı tribüne girmek, Çarşı aksesuarı takınmakla o ruhu yaşamak anlamına gelmediği gibi. Dakikalar geçtikçe hem gole hem de maçın sonlarına yaklaşmaya başlamıştık. Bir gol, en azından bu maçın şeklini, sonucunu ve kaderimizi değiştirebilirdi. Ya da biz kendimizi kandırmaya bayılıyorduk. Nitekim gol geldi ama ne maçın sonunu ne de kaderimizi değiştirmeye yetti. Kısa süre sonra bireysel hatalardan yenilen ikinci gol, üç puanı, avantajı hatta belki şampiyonluğu, geleceği, umudu vs. beraberinde götürüyordu. Tüm bunlar yerine beraberinde götürmesi gereken kişiler, ve klişeler olması varken. Maçın son dakikalarında açık tribün tarafından Baki ıslıklandı, kapalı tribün buna hemen cevap verdi. Baki’ye gelene kadar ıslıklanması gereken yok mu? Çok değil iki hafta önce en şanslı olarak gördüğümüz takımımız liderken, şimdi puan cetvelinde şampiyonluğa koşan dört takım arasında en geride. Altı puan kaybı ile tepetaklak bir düşüş. Üçünü geçtim, dün ikinci üçlüğü kopartabilse yine lider olarak bugün puan sıralamasında en tepede olabilecekken hem de. Şimdi liderlik şapkası düştü kel göründü. Baki zaten keldi. Esas şapka düşünce kelliği görünenlerden hesap sormak gerekmez mi? Şampiyon olabilir mi bu takım diye sorunca kendi kendimize dudak bükmekten başka cevabımız yok maalesef.
BADEM
|