KARTAL SAĞOLSUN!!! |
Günlerden 6 Ağustos Cumartesi. Diğerlerine benzemeyen bir yolculuk telaşı. Çanta itina ile hazırlanıyor. Aman uğurlu sopamızı da koymadan olmaz. Deodorant, kitap-gazete-dergi, işte tam entel holigan olduk, yesinler. -Tamam abi, semte iniyorum şimdi. Kapat telefonu, çık artık be adam. Ne o, içinde kötü bir his mi var yoksa? Boşver, ne olabilir ki, en fazla Beşiktaş yolunda verecek bir canımız var, nasılsa bir gün o da olmayacak mı! Kim bilir… İşte tayfayla buluşuyoruz. Kartal Kafe, Köyiçi, stat arası mekikten sonra nihayet temiz ve nezih bir otobüsteyiz. Oh tam bana göre. Modeli 304, iki şoför bir de muavini var, daha ne. Tanrı bile deviremez bu otobüsü demek işin abartısı; ama bundan iyisi Malatya'da kayısı! O da olacak hatta. Malatya'da siparişlerimizi bekleyen iyiliksever Kartal yürekliler bizi mahçup ediyor, içli köfte, börek çörek derken çocuklara zahmet olmasın diye bir gül kurusu kayısıya tav olduk. Saat 22:30 neredeyse, başladık yavaş yavaş yol almaya. İstanbul dışına çıkmak da az zahmetli değil hani, hey gidi koca şehir… Ne o, niye durduk? Tamam, gerideki otobüsleri de bekleyelim, o da güzel. Çıkar abi börekleri çıkar. Şimdiden acıktık, nasıl biter 48 saat. Anlaşıldı yine açız yol boyu. Boşver, açlığımızı paylaşmayı da öğrendik biz, Beşiktaş bu başka şeye benzemez. Kanka nerdeyiz biz şimdi? Yine mi mola, ben yatıyorum uyandırmayın yemek için, hiç sevmem. Elmadağ diye bir yer, Ankara çıkışı, biraz silkelenelim de iki yudum çay bir lokma simit görsün midemiz. Güzelmiş ya. Tamam hadi oyalanmaya gelmez, Kayseri'ye kadar durmak bile gereksiz. İşte Pınarbaşı. Filmin koptuğu yer. -Hadi Forza, inin otobüsten fotoğraf çektiriyoruz topluca -Abi Erol kavga ediyormuş! -Noluyo lan, koş! Herkes herkese vuruyor, biz de dalalım bari, kavgayı çıkartanların bir sebebi vardır. Ortalık Sakarya Meydan Muharebesi. İşte medya kurulu yerde, onu taşıyorum, artık savaş alanına sırtımız dönük, uzaklaştırıyorum çocuğu. Tatar'ın sesi kulağımızda çınlıyor -Saldırın! Jandarmaya yakalanmasak bari diye geçiriyorum içimden. Ne fayda! Adamlar hem canlarından oluyordu nerdeyse hem de dükkanları un ufak! Tamam, belli oldu. Maçı seyeretmek hayal, hesapla hesapla, yetişemiyoruz işte, daha var 300 km. Saatte 150 mi yapacağız! Alıntı oldu kimimiz, umutsuzca yola koyuldu berimiz. Lakin Beşiktaş'ı radyodan dinlemek koyuyor be hacı. İn in in, Darendeymiş bura, medeniyet gördük yaşasın! Dal kahveye, takım da mağlup, tezahurat yapmak gerek. Ama niye, nasıl! Adamlar sesimizi mi duyuyor sanki! Boşver ya, normal insanın burada ne işi var zaten, bağır 50 tane izbandut gibi Malatyalının kahvesinde, haydi Beşiktaş diye! -Usta, takım top oynamıyor! -Carew iyi adam ama he, ekrana 100 metreden bile anlaşılıyor! Son dakika, sinirden kavga etmemek için belki oradaki ayılarla, çıkıyor bazı Kartallar maçı bitirmeden. Kolları kavuşturmuş, aynı dikkatle, ayakta bekliyoruz, belki bir karambol, hadi Kartal! Gooooooooooool! Allah'ım, galip gelsek bu kadar sevinecek miydik acaba! Duysun Alem Böyle Aşkı Bu Alemde Kral Çarşı!!! -Kafa beyin bırakmadılar be, İstanbul'dan gelmişler ta! Devre arasında karnımızı da doyurduk, uydurduk işte bir şeyler, kaşar,salam falan. Hadi şimdi vur kaptan İstanbul'a kadar. Valla rahat uyuyacağım, takım pes etmedi, gördüm, gördük! Doğru alıntı olan arkadaşları yoldan toplamaya. Ayhan Abi, eline sağlık abim. Sabaha kadar dövsen de bu bizi Beşiktaş'ımızdan ayrı bırakan çapulcuları, sana karışmayız abi. Bir daha semte bile uğramasın itler! -Herkese de ibret olsun!! Hayır abi, üzülme Beşiktaşlıya vurdum diye. Onlar beş para etmez ayak takımı. Futbol takımı umurlarında bile değil…Sen doğrusunu yaptın, üzülme… Maşallah hiç müdanahamız yok, dönüşte hala terör estiriyoruz molalarda, hak etti ama hak etti. Bak hala el kol yapıyor yavşak! Neyse kaptan bas sen! Git git bitmiyor mu bana mı öyle geliyor! Boluya yaklaştık gibi sanki anne, 2.5 saate İstanbul! Tak tak tak! Durdu otobüs, kaldık dağda! Nasıl olur, arkada mıydı ki diğer arabalar? Aha biri geçti. Şenol Abi uyan, yolda kaldık! Gelir dimi şimdi öteki de? Onu kaçırmasak bari. Lan o da geçti bizi almadan! Ne sanıyorlar, mola verdiğimizi falan mı! Otostop mu, otobüsün tamir olmasını beklemek mi… Gece yarısı inşallah evdeyiz! Demek yeşil otobüsü Kaynaşlı gişelerden çevirdik, sağolsunlar. Kurtulduk galiba! Bir de şu açlık olmasa… Doluş doluş. İyi ya herkese yer var. Ayakta çekilmezdi doğrusu İstanbul'a kadar. -Gebzeye doğru geliyoruz anne, Bolu'da uzun bir mola verdik! Gebze, hadi Gebze! Lan lan lan! Teker patladı resmen! -Kanka hadi kap çantayı, otostop bizi paklar, ne var ki İstanbul'a şurdan! Tesadüf eseri bir minibüs bul. Fizik kurallarına aykırı, ama sığdık işte 6 kişi. Martı, Cücü, Şeker Ali de yapar bir şeyler, yolda kalmaz o çocuklar. Burası neresi abi? Gebze. Oh güzel. Harem-Üsküdar-Beşiktaş-Sarıyer. Şaka maka evdeyim! 48 saat bitti. Ben de seni özledim valla anne.
Apaçi
|