YENSENDE YENİLSENDE

Serinin son maçına giderken açıkçası fazla ümitli değildim.Bunun nedeni takımlar arası güç farkından veya deplasmanda oynayacağımız değildi yanlış anlaşılmasın sakın. Türkiyedeki basketbol kısır döngüsünün çarklarının işleyecek olmasını tahmin edebilmemdi hiç şüphesiz.

Ahmet Cömert Spor Salonuna yolculuğum önce bir dolmuş,sonra Bakırköy'e Denizotobüsüyle yapılan aktarma ve son olarak da oradan Ataköy minibüsüne binmemle noktalanmıştı.Minibüsde saate baktığımda maç için yola çıkalı bir buçuk saate yakın bir zamanın yolda geçtiğini fark ettim."Alt tarafı bir basketbol maçı hemde TV canlı verecek." diye hayıflanmak bize yakışmaz,aklımızdanda geçmez!Minibüs tıngır mıngır Ataköy kısımlarını teker teker geçerken bende kendime bakalım bunun dönüşü nasıl olacak diye soruyordum.Nede olsa dönüşde deniz yolu kapalı olacaktı. Minibüsden indiğim sırada,Ülker'i destekleyecek paralı taraftarlarının otobüslerininde o sırada gelmiş oluşu ve otobüslerinden inmeleriyle salona doğru uzanan 100 metrelik yolda aralarında kalmıştım.Salonun önüne geldiğimizde 100 kadar Beşiktaşlı beklemedeydi.Halbuki Beşiktaşdan gelecek olan çekirdek tayfa henüz gelmemişti.Maçın başlamasına 1 saat kalmasına rağmen açılmayan kapılar ilk başta beni endişelendirdi.Ülker yöneticilerinin, taraftar gücümüzden çekindiğini bildiğimden,salona almamak için ayak oyunları oynayabilecek örnekleri daha önceki maçlarda göstermişlerdi. Kısa bir süre içerisinden Beşiktaşdan gelen Kartallarla ortalık hareketlenmiş ve kardeşlerimden birinin verdiği bilet sayesinde hatta bu sırada bilet dağıtımı kargaşasıyla kapıların boşaldığı sırada açılan turnikesiz kapılardan salona giriş,şipşak vaziyetiyle olunca yağdan kıl çekercesine salonda yerimizi almıştık.İçerde bizi diskoları aratmayacak bir müzik ve ses düzeni süprizi bekliyordu. Misafir takım diye ayrılan bölüme yerleştirilen büyük kolonlar adeta kulaklarımızı çınltıyordu!Pankartlar asıldı,biletini alan herkes içeri giremedi derken maç başlamıştı.İçeri giremeyen arkadaşlar için girişimde bulunulmuş fakat saha dışı ayak oyunlarının ilkine takılmıştık. Saha içi ayak oyunlarıda ilk devrenin yani ikinci periodun sonlarında oynanmaya başlanıldı ve devre 10 sayıya yakın farkla bitti.Daha sonraki periodlarda farkı kapatmaya çalışsakda malesef buna izin vermediler ve maçı 82-71 kaybederek final vizesini A.Cömertde bıraktık.Maçın sonlarında tribünlerimizden yükselen "Yenilsende yensende" tezahuratı herşeyi ortaya koyuyordu.Bizler takımımızla birlikteydik,yalnız bırakmamıştık önemli olanda buydu zaten.

Salondan çıktığımızda bir Kartalın arabasına atlayarak en yakın metro durağına küçük bir aktarma yaptık.Buarada yollarda cam parçaları vardı.Ülker'in paralı taraftarlarını taşıyan otobüslerin camları olduğunu yazmama gerek yok sanırım.Metroda süren kısa bir gezinti ve birkaç durak sonra inilip durağın karşısından binilen Taksim dolmuşu.Taksim meydanına ayak bastığımızda ise içimizi ürperten soğuk ve yol boyunca yağan yağmurla tanışmadan sonra karşı tarafa yapılan aktarmalı bir gece.Sanki İstanbul değilde başka bir şehre yapılan yolculuk misali havada değişmişti öğleden sonrayla akşam arası diliminde.Gündüz evden çıkarken havanın bir t-shirt sıcaklığından akşam eve dönerken yağmurlu ve serin bir havaya dönüşmesi. Salondan eve geline kadar geçen süre bu sefer iki saati geçmişti.Şehrin içinde başka bir şehir,bunu bahane ederek maçlara gelmeyenler vede ne olursa olsun Beşiktaş'ın peşinde koşanlar...