BİR SIFIR OLSUN

Oynanan üç kupa maçının ardından ligimiz de başladı ve havaların serinlemesi oyuncularımızın da birbirine ısınması arzusuyla günü bitirmeye yakın saatlerde yerimizi aldık tribünlerde. Tabi ki beklentimizin hocamızın vaatleri doğrultusunda önce heyecan verici futbol ve sonrasında da üç puandı. Geçilen ön eleme turunda da kaybedilen süper kupa finalinde de oynan futbol tatmin ediciydi aslında. Sezonun başı olduğu düşünülerek geleceğe olumlu bakıyorduk. Geçmiş yıllarda da bu statta heyecanlı maçlar izlemiş, tek farklı galibiyetlerin korunması için ellerimizi kenetlemeye, gelmeyen goller sonrasında yanımızdakilerle yer değiştirmeye alışmıştık aslında. Senenin ilk lig maçında oyun olarak rahata yakın olsak da heyecan olarak birkaç göze hoş gelen hareket dışında daha çok skorun heyecanını yaşadık yine. Önceki yıllarda kayıpla başlanılan sezonları anımsayınca her şeye rağmen memnun olmak gerekirdi belki de. Her ne kadar ağabeylerinden önce aynı sahada ve sıcak bir havada mücadele edenler beş gole imza koyup üç puanla lige merhaba deseler de ağabeyleri önümüzdeki Çarşamba’ları düşünerek ‘Bir sıfır olsun bizim olsun’ mantığıyla kısa kesmişti.

On gün önce tribünlere çağırdığımız yeni transferlerden biri yedek kulübesinden maça epey bir gecikmeli dahil olurken, biri de geçen Pazar gösterdiği performansı bu akşam sahada gösterememenin üzüntüsüyle hemen üst tarafımızdaki locadan izliyordu kendi kanadında yıldızlaşan genç Serdar’ı. Diğerini ise ne iki maçtır ekranda ne de dün etrafta göremedik. Yoklukları pek belli olmasa da dileriz böyle bir varmış bir yokmuşa dönmez bu oyuncuların hikayesi. Zira yolumuz uzun, maç trafiğimiz sıkışık. Tıpkı haftaya oynanacak maçın yolları gibi. Üvey evlat muamelesinden kurtulamayacak olan Olimpiyat Stadı’na üç sene sonra uğrayacağız. Önce Zürih’te en azından bir 0 (sıfır) işaretleyelim kuponlara, sonra paşa paşa devam ederiz engelleri aşmaya.

Son bir söz de dün açılan pankartların öncesi ve sonrasına. Ertuğrul Sağlam gibi oyunculuğundan bu yana camianın beğenisini ve sevgisini kazanmış bir kişiye takımı emanet ettikten sonra yanına tamamen zıt frekansta birini, hem de daha merdivenin ilk basamaklarında, getirmek ne derece doğru, tartışılır. Biz bunları maç öncesi Kazan’da tartışırken maçta da paralel doğrultuda pankartlar açılarak bu durum protesto edildi. Bu sadece o pankartın ucundan tutanların değil çoğunluğun sesiydi kanımca. Keza sözlü olarak da herhangi bir protesto yapılmadı. Kimsenin Beşiktaşlılığını kantara koymaya gerek yok, kantara koyulması gereken sözler değil, icraatlardır. Kantarın da topuzu kaçmışsa, yeniden kantara çıkmaya da gerek yok. Ne diyoruz hep üç hece sekiz harf..


BEŞİKTAŞ J.K. : 1
Konyaspor : 0

BADEM