EN GÜZEL YOLCULUK |
İnsanların cumartesi akşamalarında yaptığı planların hiç birine benzemez bizim yaptıklarımız.Zaten tribün aşkından , Beşiktaş sevdasından başka bir düşüncesi olmayanların planları cumartesi akşamı Dolmabahçe Camii’ne nazır merdivenlerde buluşmaktan geçerdi.Bizim de aynı hastalıktan teşhisimiz olması üzerine kendimizi ister istemez kader birliği yapanların arasında bulduk. Aynı yüzler , aynı düşünceler ve her zaman aynı olan hisler 3 otobüs doldurdu o akşam İnönü Stadı’nın önünden.Uzun yolculuğumuz önce Ankara’dan gelecek arkadaşları almak için bu şehre uğradıktan daha sonra Kırıkkale ve Yozgat’tan geçerek Sivas’ta son buldu.Sivas’ta yağmurlu ve karanlık bir hava bizi karşıladı.Türkiye’nin nerdeyse 4 bir yanında Beşiktaşlılar Sivas’a akın etmişti.Trabzon,Giresun,Konya,Tokat,Ankara,Samsun,Erzurum ve diğer bi çok şehirden gelen iri li ufaklı gruplar tribündeki yerlerini aldılar.Yağmurlu ve sıkıntılı hava sanki dokuz doğurtacak bir maçın habercisiydi ve tam da tahmin ettiğimiz gibi etkisiz bir futbol vardı sahada.Nasıl olsa bir şekilde gol yemeyen bir savunmamız vardı fakat dakikalar geçtikçe gelmeyen gol ve sancılı hücum hattımız 1150 kilometre mesafeden 16 saat yol gelen onca taraftarı kederlere sürüklüyordu.Süre daraldıkça isyan edenler ,üst üste sigara içenler artık şansla ligde bu noktaya geldiğimizi söyleyenlerin de yardımına müzmin sakat ve haftalardır kadro dışı olan İbrahim Akın yetişiyordu.2.yarıda Runje’nin insanüstü çabası ve goldeki muhteşem ara pasıyla Ricardinho akkıllarda kalan isimlerdi maçtan sınra.Bizimse maçtan sonraki görüntümüz aradan on yıllar geçse de unutamıyacağım sahnelerden oluşuyordu.Başta İstanbul olmak üzre memleketin bir çok ilinden gelen Beşiktaşlılar tek bir yürek olmuş şampiyonluğu kutluyor o sırada yağmurdan sırılsıklam olmuş bir insanın üstüne bir de o şekilde kilometrelerce yol gidecek olması durumundaki ruh halinin aksine bu olanlar ve yaşadıklarımız bizim için mutluluk kaynağı oluyordu.Dakikalarca süren bu çoşku stadı terk edip otobüslerimize yerleştiğimizde de devam ediyordu.Çıplaklar kampını andıran otobüsümüz mini bir çamaşırhaneyi andırıyordu.Artık yavaş yavaş Sivas’ı terkederken İç Anadolu’nun engin dağlarının ardına gömülen güneş bütün kızllığıyla adeta devam eden şampiyonluk umudumuzu simgeliyordu.Yorgun düşen bedenler güneşin içimiz ısıtmasıyla uykuya yol alıyorduk.... ’’Alex atmış 1-0 önde Fenerbahçe’’ sesleriyle mola yerine geldiğmizde hava hala aydınlık ve ılıktı.Ancak bedenlerimize işleyen yağmur bizi hala üşütüyordu.Uzun bir yolculuk olacağı için her türlü ihtiyacımızı karşılayarak mümkün olduğunca az mola vermeye çalışyorduk. Tekrar otobüslere bindiğimizde hava artık karanlıktı.Kapanan ışıklar ve bitkin ve karnı tok insanları tekrar uykuya iteliyoru.Acaba bir ses gelirmiydi 4 gün önce zaferle ayrıldığımız Kadıköy’den.Aksine gelen 2-0 haberi moralleri bozmuştu ki bu cok uzun sürmedi son 10 dakikada peş peşe gelen iki Denizli golü bu işin ilahi bir boyuta geldiğine inandırmaya başlıyordu bizleri.Bizim son dakikada 1-0 kazanmamız rakibin son 10 dakikada 2-0’dan maçını 2-2 bitirmesi ve puan farkının 2’ye inmesi.Bunların hepsinin tesadüf olması imkansızdı ama bu adalet her nereden dağıtılıyorsa gayet adil dağıtılıyordu. Yaşayabileceğin en iyi orgazmı 1000’le çarp Pazar günü yaşananın yanına bile yaklaşamaz.
SİNAN
|