AVRUPA YAKASI

Eğer ki Avrupa arenasında yol almak isteniyorsa, ismi bilindik ama o kadar da abartılmayacak takımları İnönü’den eli boş göndermeye alışmamız lazım. Bir de Papa’nın gelişine denk gelmemek. Trafik felç, milim ilerlemiyor. Semtten stada doğru yürüyerek geçiyoruz son model arabaları. İlk maçtaki muhteşem tribün desteğine rağmen iyi bir başlangıç yapamayan Beşiktaş’ımız, deplasmanda da basında şişirildikçe şişirilen Bükreş takımına boyun eğmekten kurtulamamıştı. Üçüncü kez katıldığımız bu grup mücadelesinden bir üst tura sıçramak için tek yol önce alınacak galibiyet ve sonrasında yapılacak hesaplardan geçiyordu.

Maçın ilk bölümünden, 90 dakika boyunca gol sıkıntısı çekeceğimizi anlayabiliyorduk. Nitekim Belçika takımı da ‘beş atarım’ demeçlerine karşın pek de atak gözükmedi bizlere. Derken Türk misafirperverliğine yakışacak şekilde, tepside lokum misali bir penaltı ikram ediverdik. Boğaza karşı afiyetle yenen gol bir anda çakmak ve kibrit seslerinin arasında hayallerimizi de dumana boğuyordu.

Beş gün önce de geriden gelerek kazanmış olsak da iki rakip arasındaki benzerlik baş harflerinden öteye geçmiyordu ama Beşiktaş’ın kazanma hırsı tıpa tıp aynıydı. Bunu hissederek görmek hepimize güven verince, bize düşen de bu güveni sahaya yansıtmak oluyordu. Gol arzumuzu hep bir ağızdan bin bir türlü dile getiriyorduk. Sonunda devreye eşitlikle girildi ve ikinci yarıya daha emin çıktı takımımız.

Tepside sunduğumuz lokuma karşılık, aslanın ağzından alınırcasına bir penaltı kazanıp, öne de geçince kağıdı kalemi tekrar elimize aldık. Biz kaçırdıkça kaçırdık, hakem uzattıkça uzattı ama top karşılıklı ikişer direğin arasından bir kere daha geçmeyince , bize yeten skorla sonlandı müsabaka. Oyundan ve skordan memnun bir şekilde, hem de iki hafta üst üste, stattan ayrılmayalı çok olmuş. Bir de şu kağıdı kalemi elimizden bırakıpda keyifle atkılarımızı, bayraklarımızı sallamaya başlasak tam süper olacak.


BEŞİKTAŞ J.K. : 2
C.Brugge : 1

BADEM