......

Kaybedilen puanları, kazanılacak yarınları düşleyerek göz ardı edip, haftaya moralli bir şekilde öteki yakaya çıkartma yapabilmek için sadece ve sadece üç puan bekliyorduk üç heceli sevdalığımızdan. Rakip de bunun için biçilmiş kaftan sayılırdı aslında. İki hafta önce on kişi kalan ligin vasat ekiplerinden birine gol atmayı beceremeyen, geçen haftaysa özlenen eski kalecimize attığı kadarını kalemizde gören bizim takım değilmiş gibi ümit doluyduk hepimiz. Her haftanın yeni bir başlangıç olmasını isteyen yürekler yine aynı aşk için çarparken, her haftaki aksaklıklar da gözlerimize çarpmaya devam ediyordu.

Akıl almaz bir hata ile yenen gol, tribünlerin huzurunu kaçırdı bir anda. Çatlak sesler kulaklarımızı tırmalamaya başlasa da tükenen dakikalara inat bitmek tükenmek bilmeyen enerjimizi sahaya yansıtmak için elimizden geleni yapmaya çalışıyorduk. Ne var ki doksan dakikasını ayakta izlediğimiz maçta sahadakilerin ayakta durmaya mecali yokmuş gibiydi. Maçın başında tribünlere çağırıp, ‘Fener’i yenmeden İnönü’ye gelmeyin!’ diye ricada bulunduğumuz topçularımız, önce Sivas’ı yenmeleri gerektiğinin farkında değildi sanki. Ya da biz önce ‘Sivas’ı yenmeden Kadıköy’e gitmeyin!’ mi demeliydik?!

Son dakikalara doğru, her tribünden ayrı bir ses çıkmaya başladı. Maç boyunca yerinden kalkmayan, bir kere bile olsun ‘Beşiktaş!’ diye bağırmayanların, yüreğine taş basarak Beşiktaş’ı destekleyenleri dillerine dolaması; iyi günde susanların, bu kötü günde içlerindekini kusması gecenin en çirkin olayıydı. Hepsini Kadıköy’e bekliyoruz!

Kadıköy’de ne mi olacak?..
BEŞİKTAŞ J.K. : 0
Sivasspor : 1


BADEM