'PİŞMAN'İYE

Bu sezon oynadığımız kaçıncı gündüz maçıydı bilemiyorum ama üçüncü ceza maçımızdı. Konya maçını İzmir’de, Chelsea maçını Almanya’da oynadıktan sonra o meşhur kartopu maceramız sebebiyle İstanbulspor maçımız için de İzmit’e yol görünmüştü. Havanın güneşli, yolun kısa, biletlerin de ucuz olmasıyla İsmet Paşa stadına akın eden binlerce Beşiktaş’lı bir anda İnönü’ye çevirmişti ortamı. İstanbul-İzmit karayolunda giden her araçtan ya bir atkı ya da siyah-beyazlı bir bayrak sallanıyordu.

Biz iki özel araba arka arkaya giderek erken varınca başladık şehir merkezinde yiyecek bir yer aramaya. Malum İzmit’in de pişmaniyesi meşhur ama aç karına da pek iyi gitmez herhalde. Biraz dolandıktan sonra gözümüze hoş gelen bir iskendercide karar kıldık ve orta karar iskenderlerimizi götürdükten sonra stadın yolunu tuttuk. Kalabalık iyice artmıştı, Beşiktaş’a özlem duyan Kocaelililer erken saatlerde doldurmaya başlamıştı tribünleri biz de istanbul’dan gelen otobüslerle beraber içeri girmeye başladık. Maç başladığında daha yeni gelen ve içeri giremeyen yüzlerce biletli Beşiktaşlı dışarıda kalmıştı. Bazıları da tahminimce yoğun çabalar sonucunda ikinci yarıda içeri girmeyi başarmıştı. Bunu da kale arkasına asılmaya çalışılan pankartlardan dolayı söylüyorum. Zaten bu geç girme ve girememe olayları da bizim için bir klasik olmuştu.

Hava, yol, yemek, her şey tıkırında giderken başlayan maçla beraber hepsi bir anda işkenceye dönüştü. Sahada bir gram top oynayamayan bir Beşiktaş vardı. Karambole bir penaltı ile öne geçmemize rağmen herkes endişeli gözlerle maçı izlemeye devam ediyordu. Beraberlikten sonra mağlubiyetin habercisi, ilk golün sahibi Boliç’in direkte patlayan şutuydu. Nitekim çok geçmeden de aynı oyuncunun golü ile yenik duruma düşmüştük. Kalan dakikalarda bırakın golü etkili bir şut bile atamayınca sahadan boynu bükük ayrılırken işimizin artık rakibin puan kayıplarına kalması da inanılacak gibi değildi. O kadar puan farkı sanki bir çırpıda ortadan yok olmuş her şey sıfırdan başlamıştı. Belki de bizim için böylesi daha iyi olacak; akılları başa alıp her şeye sıfırdan başlamak.

Şimdi önümüzde bir Valencia maçı var ama söyleyin bakalım bu oyunla kimin içinde bir umut var? Benim hala umudum var da..

BADEM