KARDELEN

Her şey ne kadar da güzel başlamıştı. İstanbul afet gibi geçen karlı günlerin ardından nispeten daha normal bir kış soğukluğundaydı.Biz de lige verilen aranın oluşturduğu futbol açlığı ve Beşiktaş özlemiyle bir kez daha düşmüştük Dolmabahçe yollarına. Hava yeni yeni kararmaya başlamışken Kazan'ın yanındaki parkta yapılan kartopu savaşı aydınlatıyordu etrafı. İki taraf olarak yapılan bu makara çatışmada atılan nidaların güftesi farklı olsa da sözleri birbirini andırıyordu. Her iki taraf da karşısındakileri Fenerli varsayarak tezahüratlar eşliğinde sallıyordu elindeki kartopunu diğer tarafa. Yorgun vücutların bazıları yemek bazıları ise alkol ihtiyaçlarını giderdikten sonra stada doğru o iki tarafı ağaçlı yolda yürürken herkesin aklından değişik şeyler geçiyordu muhtemelen.

Ben ise fırtınalı ve karlı geçen iki günün sonrasında acaba başka hangi kuvvet beni evimden çıkarabilirdi diye düşünmekten alamadım kendimi. Perşembe akşamı eve girdikten sonra Pazar öğlene kadar adımımı dışarı atmamışken Beşiktaş aşkıyla sıkı sıkı giyinerek bir anda soluğu Üsküdar sahilinde almıştım. Motorda siyah-beyaz atkılı insanları sayarak akşamki maçta oluşabilecek seyirci sayısını tahmin etmeye çalışıyordum. Bütün bunları aklımdan geçirirken stada geldiğimde aşağı yukarı beklediğim kadar bir kalabalık vardı. Shubuo tribün paketi üyeliğim sayesinde kazandığım iki adet yeni açık biletini almak üzere gişelere yanaştığımda gördüğüm manzara beni oldukça şaşırttı doğrusu. Bilet kuyruğunda beş on kişi varken Shubuo gişesinde neredeyse elli kişi sıra bekliyordu. Hiç kasmadan gişeden normal yollu biletimi alarak içeri girdim. Kardan arınmış zemin futbol oynamaya müsait iken sahadan itelenen karlar demir parmaklıkların önünde tümsekler oluşturarak neredeyse astığımız pankartı kapatacaktı. Bembeyaz karların arasında bir kardelen çiçeği gibi duruyordu asılan her bir pankart. Pankartı asma işlemi bittikten sonra çiçeği burnunda çatımıza şöyle bir baktım, yadırgadım. Belki görünüm olarak bir hava katmış olabilir ama yine de herhangi bir yağış durumunda yeni açığın yine büyük bir bölümünün bundan istifade edebileceğini hiç sanmıyorum, anca üçüncü kat. Yağış olmadığı için de 'o kadar tepeye çıkarak esen rüzgara kapılmanın hiç alemi yok' diyerek alt katta maçı beklemeye başladık.

Nereden bile bilirdik maçın maç olmaktan çıkacağını. Yer yemez golü bularak çok azımızda oluşan puan kaybetme endişesini silen takımımız bir bir eksilmeye başlamıştı. Zago'yu anladık, İbo'ya pek ses etmedik ama A. Yıldırım'a anlamsızca gösterilen kırmızı kart sabrın taştığı an oldu. Protesto etmek amacıyla önce "kalpli" pankartı sonra da ACADEMY pankartını ters çevirdim. Daha sonra "İpsala" ve "Esenler" de pankartlarını ters çevirerek bu protestoya ortak oldular. İkinci yarı başladığında inanılmaz bir destek vardı fakat saha da bizden fazla üç Samsunspor'lu oyuncunun varlığı bir anda skoru 1-3'e taşıdı. Sonrası malum, önce Pancu sonra yoğun istek üzerine İ. Mansız kırmızı kart görerek maçın tamamlanmasına izin vermedi. Bu arada Samsunspor bir gol daha bularak farkı üçe çıkartmayı başarmıştı(!). Futbol değildi izlediğimiz başka bir şeydi ve doksan dakika da sürmedi. Sonuç olarak bu maç bitmedi bakalım bu hakemlerle bu lig nasıl bitecek?

BADEM